O sıralar 12 yaşında kızım, elinde 2 kedi yavrusuyla eve geldi. Bu iki kız kardeşi, arabanın birinin tekerinde birbirine sarılmış halde bulmuşlar. Bir de çamura bulanmışlar. Veteriner muayene etmiş, durumları iyi demiş. Miş miş miş… Anlattı durdu. Maksat eve almak.
Önce lavoboda banyolarını yaptırdık. Havluyla kuruladık. En son evin ilk sahibi Sakız kızımıza bu yeni arkadaşlarını sevdirmeye çalıştık. Uyuz oldu biraz. Artık üç kedili bir ev olmuştuk.
Tekir olana Athena tricolor olana Hera ismini verdik. İlk gece bir kutunun içinde korku içinde uyduktan sonra aileden oldular. Ancak Athena bir türlü tuvalet işini halledemiyordu. Evde sçmadık yer bırakmadı. İlk kez bu kadar çok kedimiz olmuştu. Haliyle biraz zorlandık. Kendilerini kurtaracak kadar büyüdüklerinde onlara bahçede bakacaktık.
Birkaç hafta sonra Athena ve Hera’yı bahçeye indirdim. Bahçede zaten 10’dan fazla kediye bakıyorduk. Gönül hepsini eve almak isterdi ama..
Kardeşleri diğer kedilere yakın, güvenli bir yere bırakıp eve döndüm. Bir süre sonra bir kedi ağlaması işitip camdan bahçeye baktım. Hera tam penceremin altında oturmuş eve doğru ağlıyordu. Her nasılsa orada olduğumu anlamıştı. Duymazdan geldim. Dayanamadım. Kızları eve geri getirmek için bahçeye indim.
Athena gitmişti. Zaten çok kendi havasında bir tipti. Hera beni görünce kucağıma atladı. Hera’yla birlikte eve döndük.
En büyük korkusu evden atılmak olmuştu. Belki de bu korku bizden önce de vardı. Onları bulduğumuzda veteriner “Bunlar ev kedisine benziyor” demişti.
Her kedi en az bir kez camdan düşer. Neyse ki biz sadece ikinci katta oturuyorduk. Bal iki kere portakal ağacının içinden geçip bahçeye düştüğünde hiç yaralanmamıştı. Sakız düştüğünde korkudan delirmiş olarak bulmuştum. Hera düştüğünde olaylar iz bırakacak şekilde gelişmişti.
Balkondan aşağı düşen Hera, aynı yolu kullanarak eve çıkmaya çalışmış, alttaki dükkanın kepenkleri arasın sıkışmıştı. Aşağı indim. Merdivene çıkıp onu oradan almaya çalıştım. Ancak korkuyla sağ kolumu boydan boya yardı. Kanlar içinde merdivenden indim. Sonra biri zar zor yakalayıp eve getirdi. Yara izi hala duruyor.
En son, evimizi başımıza yıkmaya yemin edenler sayesinde bir macera yaşadık. Belediyenin ilgili memuru, anayasayı çiğneyerek, aldığı “emiri” uygulayıp bizi elektriksiz, susuz, gazsız bıraktı. Ani ve plansız bir taşınma yaşadık.
Taşınırken dört kediyi yandaki boş daireye bırakmak zorunda kaldık. Üç tanesi pek fazla sorun çıkarmasa da bu durum Hera’ya çok ağır geldi. Kedileri, sabah erken bıraktığım daireden ancak öğleden sonra alabildim. O süre boyunca Hera hep ağladı.
Sonunda yeni evimize yerleştik. Kediler eve alıştı. Herşey yoluna girdi. Yaklaşık bir hafta sonra Hera da travmayı atlattı. İnşaatın bitip, hep birlikte kendi evimize döneceğimiz günü beklemeye başladık.
Bugün öğleden sonra ev havalansın diye salon kapısını açtım. Hera hemen koşup kapının önünde sandalyeye yerleşti. “Sandalyeyi sakın batırma, anne kızar!” diyerek yüzünden öptüm. Anlıyormuş gibi yüzüme baktı. Diğer kediler her zaman evi birbirine katarken Hera hep bir köşeye çekilip yok taklidi yapardı. Varlığıyla yokluğu belli olmazdı. Hera’nın aramızda olduğunu yaş mama aldığımızda hatırlardık. Anneleri tabaklarına yaş mama koyup, “Aman da aman!” diye seslenir seslenmez, en önde Hera olmak üzere mutfağa koşarlardı.
Ben de ara sıra pislik olsun diye “Aman da aman!” diye seslenir Hera’yı kandırırdım. Yalan olduğunu bilir, anneden onay almak için eşimin yüzüne bakardı.
Akşam üstü oğlum eve geldi. İçeri girdikten sonra “Baba koş” diye seslendi. Hera salonda masanın altında hareketsiz yatıyordu. Kucakladım. Sarstım. Konuştum. Haykırdım! Nefret ettiği kedi çantasına koyup sokak sokak veteriner aradım.
- Ne olur ölmedi deyin!
Gözlerine ölüm korkusu yerleşmemişti. Çok ani olmuş. Acı çekmemiş. Nedeni belli değil. Klasik neden kalp krizi. Birazdan vedalaşıp gömeceğiz. Ne olduğunu bilse de insan ister istemez neden arıyor. Yukarıda anlattığım Hera’nın 9 yıllık kısa hikayesidir. Bu hikaye içinde onun bugün sessizce aramızdan ayrılmasına neden olabilecek bir neden arıyorum. Acı yerini öfkeye bırakıyor. Söz verdiğim gibi, evimiz bitince hep birlikte evimize geri dönemeyeceğimiz için kendime öfkeliyim. Onun biz taşınırken hiçbir şeyden habersiz, boş bir odada gün boyu ağlayarak beklemesine neden olanlara.. çok çok öfkeliyim.
Acım öfkemle harman oldu. Az sonra Hera’yı son kez kucaklayıp öptükten ve toprağa verdikten sonra bu harmanı içimde bir yerde hep saklı bekleteceğim.