Çıktoko, çıktoko, çıkıtoko..
Güzel bir yaz günü. Adanın güzel sahilinden güzel tepesine uzanan güzelliklerle dolu bir yol. Her şey çok güzel. İnsan tüm hayatını burada geçirmek ister.
Çıktoko, çıktoko, çıkıtoko..
– Adamıza ve faytonumuza hoş geldiniz! Tepeye uzanan bu güzel seyahatimizde biraz sohbet etmek ister misiniz?
– Efendim? Pardon faytoncu bey bana bir şey mi dediniz?
– Ha? Yoo.. Duralım mı?
– Hayır, devam edelim. Tepeye kadar yürüyemem, ne gerek var. Bir şey söylediniz sandım da.
– Faytoncuyla muhattab olma fazla. O ne seni ne de beni duymaz. Duysa da işine gelmez, anlasa da işini bozmaz.
– Aaa?? Kim konuşuyor benimle?
– Kalbin filan rahatsız değilse söylerim kiminle konuştuğunu. Panik yapma. Sağlığın nasıl?
– Çok şükür sağlığım gayet iyi. Söyle kiminle konuşuyorum ben?
– Atla konuşuyorsun. Ne o? Deminden beri kıçımı izliyorsun, biraz sohbet etsek çok mu garip olur? Bedenimi satın aldın ama ruhumu alamadın. Ruh halim biraz sohbet etmek istiyor seninle.
– Nasıl olur? Atlar konuşamaz! Hayal görüyorum ben! Ya da bu bir şaka olmalı!
– He, şaka yapıyorum. Sor bakalım faytoncuya senin at konuşuyor mu diye. Hadi bekliyorum.
– Faytoncu bey! Acaba sizin..?? Saatiniz kaç acaba?
– Saatim yok.
Çıktoko, çıktoko, çıkıtoko..

Bu hikaye, adalarda veya herhangi bir yerde, Allah’ın verdiği yaşam hakları ellerinden alınan tüm hayvanlar içindir.
– Neyse yolumuz kısa, zamanım dar. Sana diyeceklerim var. Yolun sonunda ölüp gidebilirim. Çok yaşlıyım. Bu sıcakta tepeye yaptığım 19. sefersin. Diğerleri torun tombalak gelenler, yemekte yağlıyı fazla kaçıranlar çeşit çeşit insandı. Sen en azından düzgün birine benziyorsun. Tüm fayton atları adına sana bir mesajım var. İyi dinle beni.
Bu adalarda istatistiklere göre yılda 400 at bakımsızlık, fazla çalıştırılma gibi nedenlerden dolayı ölüyor. Zaten geldiğimiz yerler de öyle matah yerler değil. Çoktan gözden çıkarılmışız buraya gelmeden. Ucuza mal ediliyoruz ve buraya gelip ölüyoruz. Yani turist sezonu bitince bizim de ömrümüz bitiyor masrafımız olmuyor. O yüzden kimsenin umurunda değiliz. Bizler çalışmaktan korkmayız. Siz insanların birbirinize nasıl davrandığını da iyi biliyoruz. Yeter ki bize insan gibi davranmayın, at ata insanın insana yaptığını yapmaz.
Oysa şu güzel adalar bizim gibi emekli atlar için emeklilik hayallerimizi süsleyen yerler olmalı. Arada faytona koşulup sizlerle gezmeyi biz de isteriz tabi. Ama 40 derece sıcakta yokuş yukarı şişko göbekleri taşımaktan hoşlanmıyoruz! Bir at bahçesi yapılsın, biz orada meraklısıyla fotoğraf çekiliriz.
Hem en büyük adanın çevresi yürüsen 1 saat sürüyor. Yürümek sağlık için gereklidir. Fayton taşıma aracı değil nostaljik bir hazinedir. Yürü, bisiklete bin. İnsan türü kendi yükünü başkalarına taşıtmayı ne çok seviyor kardeşim?! Ama suç sizde değil tam olarak. Size her şey yolundaymış gibi bu hizmeti sunanlarda. Dönüp gittikten sonra senin umurunda mı? Bir atın yüzüne bakıp da tanıyabilir misin? Ertesi sene gelip nerede benim geçen yıl bindiğim at diyebilir misin? Siz daha yediğinizin çöpünü yerlere atıyorsunuz. Adalar bizim mezarımız, siz mezarımızı çöpe çevirip gidiyorsunuz!
Kilo kontrolü olsun birader! Faytona binmeden tartılın! Biz bir tutam samana açken siz bir at yiyip bir de faytona biniyorsunuz! Atın intikamı filmini izledin mi sen?
Neyse kusura bakma sen iyi birine benziyorsun. Öfkem sana değil. Yanlış anlama. Can havli işte. Tepeye az kaldı, birazdan ben nalları dikerim, sen de bu herife ödersin diyetimi. 30-50 TL.. Kaça aldın lan canımı? Neyse pardon. Seni bir 50 metre daha taşırım sonra zaten ben yokum. Hakkını helal et bari. Konuşup zamanını aldım. Madem ücreti ödüyorsun benim de sana hakkım helal olsun.
Ama bir tek sana. O da aslında mesajımı taşıyacağın için. Unutma! Yaşam hakkına saygı kutsal bir görevdir. Bir mesaj yaz dağıt. Başlığı atın mesajı olsun. Anlayan olur belki. Bak aslında bu yol bu kadar kısa. Hemen getirdim seni. Senin için yarım saatlik bir yürüyüş, benim için de yarım saat aslında. Ama sen faytona bindiğin ve bu herif para kazandığı için bu yol benim için her seferimde, ölmeden önceki bir nefes kadar kısa.
Çıktoko, çıktoko, çıkı.. toko.. çıkı…blafff….