
– Hayırdır? O elindeki kutuda ne var? Nereye gidiyorsun?
– Çok soru sordun. Hepsinin yanıtı ve benim acelem var. Anlamaya hazır mısın?
– Ne diyon olm? Aykırı! Bana bak rahmetli babanın mezarına en son ne zaman gittin? Hayırsız herif!
– Nereden çıktı bu soru şimdi?
– Geçen görmüşler, mezar eşelenmiş. Oğlum adam ol, git mezara bak. İt köpek eşeliyor, ilgilen.
– İt köpek değil, ben kazdım.
– Ha?
– Babanı ziyaret et deyip duruyorsunuz, gittim baktım orada yoktu.
– Manyak mısın oğlum ne anlatıyorsun?
– Babamı 20 yıl önce oraya koymuştuk ama artık orada değil. Baktım, gördüm. Yok.
– Elindeki kutuda ne var? Nereye gidiyorsun? Ne halt karıştırıyorsun?
– Babamın kemanı var kutuda. Keman kutuda. Babam mezarda yok. Baktım ben. Şimdi babamı ziyarete gidiyorum.
– Anlat bakayım o kafanda ne var?
– Heybeliada’ya gidiyoruz kemanla. Babam bu kemanı orada çok çalmış. Uzun yıllar orada kalmıştı. Keman adayı biliyor. Babam da Heybeli’yi çok severdi. Olsa olsa oradadır şimdi. Ama keman bende kaldı. Kemanı bekliyordur. Gidip ziyaret edeceğiz. İkisi de sevinecek bence. Eski bir çam ağacı arayacağım, deniz gören. Onlardan birinin dibinde oturup, keman çalmıştır kesin. Ağacı bulunca hissedeceğim. Keman benimle. Anlarız.
Orada oturup, çalabildiğim kadar bir şeyler çalmaya çalışacağım. Aslında kendime değil kemana güveniyorum. Ağlayacaktır kesin. Uzaktan duyan da ben çalıyorum sanacak. Sevineceğim.
Babamın ölüm haberi eve geldiği akşam, sevdiği bir şarkıyı söylüyordum. “Gamzedeyim deva bulmam” diye. Garipti. Aynı babam gibi okudum şarkıyı demiştim. O sırada kapı çalmıştı. Annem açmıştı kapıyı, ben seslere kalkıp gitmiştim.
Birkaçı renkli ama daha çok siyah beyaz fotoğrafı olan babamın artık hiç yeni fotoğrafı olamayacaktı. Aklımda hep siyah beyaz gençlik fotoğrafları kaldı. Adada çekilmiş bir sürü siyah beyaz fotoğraf. Yeterdi o kadar fotoğraf zaten. Belki yaşlandıkça fotoğraflarda aksi bir adam olacaktı.
Can verdiğinde ne yapıyordum bilmiyorum ama haberi eve yola çıktığında ben O’nun sevdiği şarkıları söylemeye başlamıştım. Yani bedeni uzakta bir yerdeydi ama kendisi bana haberiyle birlikte gelmişti. Sonuçta babam mezarında değil çoktandır. Belki hiç olmadı. Emin olduğum şey, kemanı yanımdan hiç ayırmadım ve O aklımdan hiç çıkmadı. Şimdi de ne zaman keman çalarken denize dönsem, sesler başka çıkıyor. Sanki denize doğru sesleniyor. Ya da deniz ona. Nice sonra aklıma geldi. Sanırım birbirlerini özlemişler. Benim de bir evlat olarak onları buluşturmam gerektiğini düşündüm.
Kusura bakma. Yetişmem gereken bir vapur var.