– Bakar mısınız, 1 çay alabilir miyim hanımefendi.
– Buyrun.
– Teşekkürler..
…..
– Bir çay daha ister misiniz?
– Hayır, belki birazdan. Teşekkür ederim.
– Ayıp olmazsa bir şey soracağım. Yazıyorsunuz galiba. Ne yazıyorsunuz?
– Hikaye.
– Konusu ne?
– Belli bir şey yok. Aklıma gelen ne varsa. Bu kez de bir aşk hikayesi yazmayı deniyorum. Farklı bir şey. Daha önce yazılmamış bir aşk hikayesi arıyorum.
– Farklı.. Ferhat ile Şirin, Love Story gibi değil yani?
– Kesinlikle değil. Onlar hep birbirine benziyor. Ben daha farklı bir şey arıyorum. Bulabilecek miyim bilmiyorum.
– Sevip kavuşamayanlar değil.. O zaman nasıl bir aşk hikayesi olacak ki bu? Sevip kavuşanlar gibi mi?
– Yok. Öyle yoğun acılı, efsaneye dönüşmüş bir şey değil. Onlar, herkesin duvarında fark edilmeden yıllarca asılı duran birer resim gibi, Mona Lisa, Ağlayan Çocuk yani. . Ben daha çok, yaşayıp da o an farkına varmadığın bir şey arıyorum. Bir an göz göze gelmek, aklında o anın resminin asılı kalması. Herangi bir kurala bağlı olmayan. Okuyanın anlamak için düşünmesi gereken bir şey arıyorum.. O an farkına varmazsın. Daha sonra, belki çok sonra eksikliğini hissedip anlarsın. Belki de o an anlarsın.. Yani bilmiyorum, açıklaması zor.
– Sanırım biraz anlıyorum. Ama zor iş gerçekten. En iyisi, bitmesini bekleyip okumak. Albert Camus’nün Yabancı’sındaki gibi..
– Anlamadım?
– Albert Camus?
– Camus’yü bilirim. “Yabancı” da sevdiğim bir kitabıdır. Ben, demek istediğinizi anlayamadım?
– Yabancı’da roman kahramanının ismi dışında herkesin ismi yazar ya. Kahramanın ismi hiç geçmez. Güzel olmasıyla birlikte, sıradan bir hikaye gibidir, bilirsiniz. Sanırım sizin hikayedeki kahraman veya kahramanlar da böyle olacak. Sıradan bir zamanda, sıradan bir mekanda geçen, sıradan bir hikaye. Ancak, belki sonradan bize bir şey anlattığını fark edeceğiz. Belki de fark etmeyeceğiz. Ama o orada olacak. Siz de öyle bir hikaye aramıyor muydunuz? O an değil sonradan fark edilen? Olan ancak fark edilmezse yaşanmamış sayılacak?
– Evet.
– Benim tam olarak anladığım, bu hikaye kısa sürede yaşanmış olacak. Belki milyonlarca insanın yaşadığı, çok basit bir an, sadece yaşayanlardan biri fark edince bir hikayeye dönüşecek. Nasıl desem.. Kahramanlar o konuda hiç konuşmuyor mesela. Bir anlık bir göz temasında. Her gün fırından ekmek alır gibi olağan, bir kuyrukta beklerken, göze çarpmayan bir olay sırasında..
– ..veya bir yerde oturup çay içerken..
– …
– Ee.. Ben bir çay daha alabilir miyim lütfen?