Filmlerde filan görüyorum. Evlerde öyle incik boncuk omuyor fazla. Masa, iskemle, dolap filan. Bu yüzden film seti diyorlar, yani gerçek değil. Gerçek evlerde, çekmecelerde işe yarasın diye yıllar boyu bekletilen şeyler olur. Bir sürü ufak şey bir sürü yıl bekler. Onu oraya koyarken çok da umursamazsın. Umursamadığın şeyi bir gün hiç hatırlamazsın.
Mesela şu çekmecemde duran etiketleri ne zaman neden aldığımı hatırlamıyorum. Kitap, defter filan etiketlemişimdir. Hatırlamıyorum. Yara bandı diye de kullanmış olabilirim. Ne zaman? Kim bilir. Yaşadığım günler oldukça fazla geliyor şu anda. İçim sıkkın biraz. Evde çok eşya yok ama bir sürü küçük ıvır zıvır doldurmuşum farkında olmadan.
Sanırım bu küçük şeylerin çekmecelerde, sağda solda bekletilmesinin ortak bir özelliği var. Araştırırsam bulabilirim.
Bir adet dikiş iğnesi ve biraz siyah iplik. Pantolonum sökülse umursamam da bir yere giderken öyle sökük çıkılmaz sokağa. Bir yere gitmeyi ummuşum.
Haydaa.. Eski gözlüğümün camları. Camlar kırılırsa bunları takarım demişimdir. Görebilmemin devam etmesini ummuşum açıkçası. Bunu herkes yapar zaten, özel bir şey değil yani.
İki tane, beyaz olarak satın alınmış ancak bir tarafı katlandığı için sararmış mektup zarfı. Çok eski olmalı. Artık bunlardan bulmak zor. Tüm dünya gibi ben de mektup yollamayalı uzun zaman oldu. Bundan sonra da kullanmayacağım belli. Yazılma zamanı gelmemiş bir mektubu bekliyor gibi.
Bunu görseler ne pis adamsın, delisin derler. Bir ufak ağaç parçası! Ne ağacı ki bu? Nereden koparıp da getirip koydum çekmeceye?
Minimalist evler, minimalist yaşamlar. Çekmecenizde biriken her türlü ıvır zıvırın ortak noktası birer umut taşımalarıdır. Salondaki koltuk. Bazen her dakika, bazen ise ara sıra birileri oturur. Genelde umuduna ermiştir. Bir gün biri çıkıp gelecek ama şu anda işe yaramıyor diye çekmeceye sığdıramazsınız birini beklemenin büyük umudunu. Her eşya umuttur. Farkında olmasanız da umut taşımayan hiç bir varlığı evinizde barındırmazsınız ki.
Bir sürü, birbirine benzemeyen vidalar, çiviler de çıktı çekmecenin tozlu dibinden. Bir şey mi inşa edeceğim günü gelince? Bir de kırık nazar boncuğu buldum. Çekmecedeki ahaliyi nazardan korusun diye saklanmış köşeye sanki. Bunu ben koymadığıma eminim. Kendi gelmiş.
Çok ıvır zıvırım var bu evde. Hepsi yaşama dair birer umut taşıyor. Bir zarf, bir haber. Bir gözlük camı, sürekli görmek her şeyi. Bir ağaç parçası.. belki de gitmek istediğim bir yere ait. Bir de bir sürü etiket. Onlara da yanımda götüreceğim veya arkada bırakacağım umutların yani eşyaların adlarını yazarım. Öyle ya da böyle. Anlatması uzun. Bu evden gidiyorum.
Ardımdan bir not yazar zarfa koyarım. Gözlük camını da yanıma alırım, yolda lazım olur belki. Sanırım ben, o ağaç parçasının izini takip edeceğim.
Söylemiştim demin. Gitmem gerekiyor. Farkında olmadan çekmecede bekletilenlerin ortak noktası her birinin birer umut taşıması. Bu ev de çekmece gibi.
Çekmecemden çıkma vaktimin geldiğini söylüyorlar. Umudun her neyse al defol çekmeceden artık diyorlar.
Sanırım ben o ağaç parçasının izini takip edeceğim.