65 yaş ve üstü insanlara virüs kaynağı gibi davranılması kadar yanlış bir şey daha var. Virüsü suçlamak! Son derece basit, atalarımızla neredeyse aynı yapıdaki bu yaşam formu sadece hayatta kalmaya çalışıyor. Yaşamak için konakçısını öldürmesi kadar büyük saçmalık olamaz.
BÖLÜM 1 – Virüsü anlamak – Empati ve diğer hisler
Milyonlarca yıldır nasıl ki evrim, canlılar arasındaki çürük elmaları ayıkladıysa şu anda olan şey de budur.
Covid19 aramızdan bağışıklık sistemi zayıf ve herhangi bir başka sebepten her an ölebilecek elmaları ayırıyor olabilir. Kendine dikkat eden, doğayla barışık insanlarla sorunu yok. Konakçıdan konakçıya geziyor.
Normalde olması gereken şey, diğer milyon tane parazit, virüs gibi bizimle birlikte yaşamasıdır.
Biz derken, bizim de bir takım sosyo ekonomik – politik – abidik gubidik şeyleri terk edip doğanın bir parçası gibi yaşamamız gerek. Biz normal olsak, Covid de normal davranır, geçer gider.
Söyleyin kuzum, ister istemez sempati uyandırmıyor mu bu yaratık insanda?
BÖLÜM 2 – Virüsün gizli amacı – Kuşku ve diğer hisler
Tüm bu hipotez, bu ipnetor eğer dünyayı ele geçirmeye çalışmıyorsa geçerlidir..
Bizi yok ettikten sonra her an bir mutasyon geçirip kendi başına yaşayabilir, farklı bir canlıyı konak edinebilir veya tıpkı bizim yaptığımız gibi sosyalleşip hücreden organizmaya dönüşüp devrim yapabilir.
Lütfen susunuz, benim de kanım dondu bir anda soğudum şerefsizden!
Eğer gerçekten bir zekası varsa ve bir plana göre hareket ediyorsa ki bu her zaman mümkündür, muhtemelen evrendeki en ideal form olan insan formuna benzeyen, kafasında etten taç olan bir piçe dönüşebilir.
Belki de bizlerin tek hücreli ataları da bu şekilde bir adilik etmiş, bizler başka canlıları konak olarak kullanarak bu güne gelmişizdir?
İçimizdeki işgalcilik, yok etme dürtüsü taaaa o zamandan kalmadır?
BÖLÜM 3 – Virüsün …
Bu nedir ya? Milyonlarca yıllık evrimin, kargaşanın arasında sen git bu zamanda doğ! Doğ ve bunu görecek kadar da uzun yaşa! Yahu dünya kaç kez savaştan kırılırken ufacık da olsa kaçacak göçecek bir yer olurmuş bu nasıl bir sınavdır?
Görünmüyor! Görünce sıkarız gırtlağını, tekme tepik gireriz ama görünmüyor be abi.
Görünmüyor, nasıl nereden bulaşıyor, bulaşıyor mu, paranoyak mıyız yoksa durum çok mu kötü? O maske uygun değil illa bu olacak. Ev makarna, kolonya doldu, ne zaman bitecek, az mı kullansak bol mu harcasak, kitap oku oku kafa İskenderiye kütüphanesine döndü..
Oysa para biriktirip bu yaz çoktandır çıkamadığımız küçük bir aile tatiline gitme niyetim vardı. Küçük, sakin denize yakın bir köyde bir pansiyon bulacaktım. Oradan akşam üstü denizin üzerinde batan güneşin kızıllığını izleyecektim.
Oysa şimdi, doğanın bir parçası olan insanın kahrolası kibirinden, kendi kendine yarattığı kaos karşısındaki ne kadar küçüldüğünü izliyorum.
Toprağı, suyu, havayı mal olarak gören körlükle hastalanmış toplumun, gözle görülmez bir düşmanın karşısında düştüğü aczi izliyorum.
Zenginliğin, bilek gücünün, korkunç silahların hiçbir kıymetinin kalmayışını ve gücün tıpkı o deniz kenarında izlemeyi düşlediğim manzara gibi ağır ağır batışını tuhaf bir keyifle izliyorum.