Öğleden sonra kestireyim biraz dedim. Rüyamda ailecek memlekette, Erzincan’dayız. Otobüsten iniş ve hemen ardından birbirimizi kaybetmekle başladı hikaye. Klasik karı koca atışması. Hızlı gittin, yavaş geldin..
Otobüsten iner inmez, bir kır lokantasında buldum kendimi. Bütün masalar dolu. Herkesin menüsü aynı. Mis gibi köfte yiyorlar. Acayip canım çekti. Arkama baktım hanım, 2 çocuk çoktan kaybolmuşlar. Hadi nerdesiniz! diye bağırdım arkama doğru. Cevap yok.
Masada köfte yiyenlerden bir tanesi bile beni fark etmedi. Bizimkiler hala ortada yoktu, sinir oldum. İlerlersem hızlanır beni bulurlar diye yürümeye başladım. Toprak bir yola çıktım. Beni gören araçlar aniden hareketlenip, filmlerdeki gibi bir trafik kaosu yarattılar. Bunun üzerine, hiç karşıya geçesim olmadığı halde, inatla ve uzun bir gayretle yolun ötesine geçtim.
Birden hava karardı. Yürümeye devam ettim. Daracık sokaklardan birinde bir binaya girdim. Lokanta gibi bir yerdi yine. Alt katı görmeden, gitmem gereken orasıymış gibi merdivenlerden yukarı çıktım. Küçük bir masada 5-6 kişi oturmuş yemek yiyorlardı. Yüksek sesli konuşmalar, gülüşmeler.. Bir süre yanlarında dikilip onları izledim. Beni fark etmediler. Dar masada sıkışık oturuyorlardı.. ve konuşarak hızlı hareketlerde yemek yiyorlardı. Bir o tabak bir bu tabak..
Kendimi sokakta buldum. Cep telefonumu kontrol etmek geldi aklıma. Bizimkileri merak etmiştim. Bir özlem doldu içime. Baktım 64 mesaj, 2 cevapsız çağrı var. Mesaj kutusu dolmuş. İyice kararan havada kaldırıma oturup, mesajları sondan itibaren okumaya başladım. Hanım video yollamış. Bir de sitem dolu bir şeyler yazmış üstüne. Videoda 4 tane şirin ötesi çocuk. Hiç tanımadığım 2 tanesinin burunlarını kameraya dayamasıyla başlayan bir görüntü. Diğer iki tanesi bizim veletler. Ama henüz 2-3 yaşlarındalar. Hüzün bastı.
İkinci videoyu açtım. Bak diyordu hanım yabancı bir çifti gösterip. Daha önce gelmiştik ya. Filancalar yine bizi evlerinde misafir ediyor. Seni soruyorlar. Geçen geldiğimizde çektikleri videoyu yolluyorum birazdan. Hüzün, yerini hangi duyguya bırakacağını bilmeden kendi sınırına yanaştı.
Bir sonraki duyguyu beklemeden ayağa fırladım!
Koltuktan düşmemle içerden oğlumun “baba noldu?” deyişini duymam aynı anda gerçekleşti. O an hüznün arkasındaki duyguyla henüz karşılaşmamıştım. “Yok bişey!”
Toparlanıp şekerime baktım. 63. Hemen birkaç tane kesme şeker attım ağzıma. Hava alıp kendime gelmek için balkona çıktım.
…
– Tayfun! O köfteyi nerden söyledin oğlum? Akşam gene söylersin.
– Söylerim abi. Bizim arkadaş köfteci açtı arka sokakta. Mis gibi değil mi? Eti Erzincan’dan özel getiriyor.
– Ulan Erzincan et memleketi mi?
– Değil ama kasap memleketi abi. Adamlar işi biliyor.
– Erzincanlı kim var ki dükkan açtı? Deniz mi?
– Yok abi. Deniz Abi evde uyuyordur şimdi. Fahri var bizim. O’nun dükkan.
…
Neyse ki bu durum çok uzun sürmeyecek. Ev yenilendiğinde ses yalıtımlı olacak. Ayrıca 2 kat üste taşınacağız. Beni hüzne salan bu tür etkenlerden daha uzaklaşacağım. Belki memlekete gider kalırım bir süre… Köftenin kokusu burnumdan gitmedi.