Hayat..
Bazen sayfaları çevrildikçe silinen bir kitap gibisin..
Resimdeki nesne bizim evin kurnası. Taşınırken tadilat yapmıştık. 13 yıl önce terk edildiği bahçemizde hala yıllara meydan okuyor. Çok kedi, kuş su içti. Çok sarhoş takıldı düştü. (Bahçemizde gezen sarhoşları kınıyorum) Bir iki kere konuştum kendisiyle, sıkıntılı zamanlarımdı.
Bugün yine konuşmaya gittiğimde onun yalnızca bir kurna olduğunun bilincindeydim.
– Biz yakında taşınıyoruz dedim. Sen de hazır mısın?
– Sen hazır mısın? diye sordu
– Ben, kendi adıma bu değişime hazır olmaya mecburum. Ancak senin durumuna asla hazır olamayacağım.
– Geçici olarak gidiyorsun. En fazla 2 sene sonra dönersin?
– Belki. Ama sen artık hiç olmayacaksın.
– Ben, cansız bir kurnayım. Ne fark eder ki?
– Hayır. Sen, benim konuştukça can verdiğim bir kurnasın. Bu eve ilk gelişimi hatırlatıyorsun. Pencereden seni izlerken, su içen kuşları hatırlıyorum. Burada değişmeyen nadir figürlerden birisin. Öyle ki senin, tüm ağırlığınla toprağa her gün biraz daha batışın, bende aynı şeyi yapma isteği uyandırıyor. Varlığımla üzerimde biriken suyla hayat dağıtmak, gölgemle küçük canlılara barınak olmak, görenlere bir tarihi hatırlatmak.. bunlar, benim yalnızca var olarak yapabileceğim şeyler değil.
Sen çok önemlisin! Mermerin eskidikçe güzelleşiyor, gizem doluyor. Eskiyi özleyen insanların hatıralarında canlanıyorsun. Kimse dokunmasa sonsuza dek var olacaksın. İşte beni asıl üzen şey de bu. Basit gibi görünen, mutlak ihtiyaç diye kabul edilen bu değişim senin gibi bir sürü “sonsuz yaşam”ı yok etmek için tasarlanmış hain planlar gibi geliyor bana.
Seni yuvandan aldık, ait olduğun yerden uzaklaştırdık, şekillendirdik ve yıllarca kullandık. Şimdi daha iyi yaşamak için seni yok etmeye karar verdik. Oysa ta en başından beri ölümsüzsün. Ve ne yazık ki sen, yok ettiklerimize sadece tek bir örneksin.
– “Üzülme” dedi. Sen de ölümsüzsün nasılsa. Bir gün sen de toprağa karıştığında, sen ve ben bir araya gelebiliriz. Sen toprağa yavaşça karışırken ben orada olacağım. Belki adını üstüme kazıyacaklar. Seninle başka bir sonsuz yolculuğa çıkacağız bir gün. Bu parçam olmasa da bir başka parçamda senin adın yazacak. Ve sen sonunda tüm ağırlığınla sevdiğin toprağa karışacaksın.
Ama üzülme! Bu hiç de kötü bir şey değil. Tıpkı şu an mecbur olduğun değişim gibi düşün. Tek farkı, sen – en azından bu şekilde – bir daha seninle konuşanlarla konuşamayacaksın. Benim yıllardır yaptığım gibi, kuşlar için su topladığım gibi sen de bir gün belki arılar için bir çiçek açacaksın.
Henüz ne zaman başladığını kimse bilmiyor. Ve ne zaman biteceğini de. Bu durumda emin olduğumuz tek gerçek “hayat hep devam ediyor”.
Ve sen bu hayatın yalnızca bu şeklini biliyorsun.