Muhtar’ın öncesi hatırlanmaz. Sonrası bilinmez. Muhtar olmasını ailesine borçludur. Muhtarlığı anne ve babasının, O’na Muhtar adını vermesiyle başlamıştır. Siyasetten, ekonomiden fazla anlamayan köylü, Muhtar ne dese yapmayı alışkanlık haline getirmiştir. O da dedikçe der, dediğini yaptırdıkça da havaya girer.
Bir gün Muhtar kahvede pineklerken, gökyüzünden bacaya inen İblis’i ve ardında bıraktığı etkiyi izler. Köy halkında yarattığı heyecanı, O hiçbir zaman yaratamamıştır. Birden, köy yaşamına heyecan katacak harika bir fikir gelir aklına. Seçim yapmak! Böylece ona ters ters bakanlar gözünde bile, demokrasiyle gelmiş bir lider olacaktır. Seçim sırasında biraz şamata, eğlence, gırgır olur, seçildikten sonra herkes eski hayatına geri döner.. İblis’in ardında bıraktığı şöhret de Muhtar’ın eline geçecektir.
Seçim yapılabilmesi için, en az 1 adaya daha, bir de seçim heyetine ihtiyacı vardır. Aday olması için, bizim gariban Avcı’yı ikna eder. Heyet zaten köyün moruklarıdır. Duyuru yapılır, kampanyalar başlar. O güne dek aralarında pek çekişme olmayan köy halkı, Avcılar ve Muhtarcılar olarak başarıyla 2 ye ayrılır.
“Avcı yıllardır çektiğimiz eziyetten bizi kurtaracak! Yeter artık Muhtar’ın zulümü!”
“Oğlum, Muhtar’ın ne kötülüğünü gördünüz? O bir aslan parçası! Nankörler!”
“Ulan yıllardır bu işlere karışmadık, hata ettik. Semirdikçe semirdiniz. Muhtar 2 kere kasap dükkanına girip çıkarken görülmüş? Ne iş çeviriyor orada?”
“Bizim her şeyimiz temiz, açıklanamayacak hiçbir şeyimiz yok kardeşim! Her şey tıkır tıkır, bozmayın düzeni!”
“Hadi lan, Muhtar geçende Avcı’ya tükürmüş kasaptan çıkarken. Şahitler var! Baskı kurup olanları değiştiremezsiniz!”
Her tatlı kampanyada olduğu gibi, tartışmalar, sataşmalar, ufak çapta itişmeler bu kampanyada da yer bulacaktır. Seçim günü gelir. Meydana konan sandığa, Muhtar için 1 fındık veya Avcı için 1 meşe palamudu atılacaktır. Oylar atılır. İkindiye yakın oylama biter, oylar sayılır. Oylar, az farkla Muhtar lehinedir. Sandıktan bir sürü fındık, 1 tanesi kırmızıya boyanmış daha az sayıda meşe palamudu çıkar. Kırmızı meşe palamudunun geçerli sayılıp sayılmayacağı konusunu Muhtar’ın adamları kolayca çözer.
Muhtar deliler gibi, hiç gereği yokken seçim yaptırdığına aldırmadan, sevinç gösterileri yapar. Ancak seçimden önce rutin hayatına devam köyün yarısı artık mutsuz ve huzursuzdur. Diğer yarısı da anlamsız bir zafer sarhoşluğu içindedir. Bu arada o kırmızı meşe palamudu Muhtar’ın kafasına takılmıştır. Seçimi tekrarlamaya karar verir. Bu iş sandığından keyiflidir, eninde sonunda kazanan kendisi olacaktır nasılsa. Yine aynı şamata, gırgır, yine tatlı sözlü tartışmalar. Ancak peş peşe yaşanan bu hareketli günler köylüyü işinden gücünden etmiştir. Yorgunlardır. Oylarda pek değişiklik olmaz aslında. Ancak ilk seçimdeki gibi o bir tek meşe palamudu yine Muhtar’ın sinirini bozar. Artık hangi densiz, ne amaçla onu attıysa bulmak ister. Bulamaz.
Tekrarlanan zafer kutlamaları ardında keyfi tam yerine gelmemiştir. Allah’ın hakkı 3 tür deyip bir kez daha seçime gitme kararı alır. Hediyeler dağıtır, köylüyle kucaklaşır, kafasındaki tek şey o tek palamudu atan adamı bulmak veya en azından o kırmızı oy olmayan bir seçim kazanmaktır.
Bu kez gözlerini sandıktan hiç ayırmaz. Seçimden iflahı kesilen köylü pes edip, yeter bu işkence deyip sandığa fındıkları atar. Masanın altında Muhtar’ın yerleştirdiği bir görevleri oyları anında sayacak, kırmızı palamut atılırsa hemen haber verecektir. Sıra adayların oy kullanmalarına gelmiştir. Önce Muhtar fındığını atar, sonra da Avcı oyunu kullanır.
Masanın altından heyecanla fırlayan görevli kırmızı meşe palamudunu bulmuştur. O oy Avcı’ya aittir. Muhtar merak edip sorar;
– Avcı! Seni mendebur! Seni aday ben yaptım. Defalarca seçime gittik hep ben kazandım. Sen niye bu meşe palamudunu kırmızıya boyayıp atıyorsun ki durmadan?
– Gerçeği mi istiyorsun?
– Evet!
– Gül gibi mesleğim, muhasebeciliği sırf sen şu köyde bir tane esnaf bırakmadığın için yapamadım. Suyuna gittim, bana torpil yapmana izin verdim, saraya avcı oldum. Onlar da ayrı manyak çıktı. Şu köyde her şey senin, ne istersen yaparsın ama sen gittin milletin nefret ettiği şeytanın bile şöhretini kıskandın! İlgiyi toplamak için seçim üstüne seçim yaptırdın, iflahımızı kestin. Millet sonunda hepten bıktı da sandığa fındıkları attı. Şimdi gelelim meşe palamudunu neden kırmızıya boyadığıma.. Orada bir ben olduğumu bilmek istedim. Herkes caysa da bir kişinin sana karşı durduğunu bilmeni istedim. İşaretleyeyim de biri onu yürütmesin istedim. Sonuç değişmeyecek olsa da orada hala biri var, bil istedim.
Şimdi ver şu palamudu bana. Ne oldu bak yüzün kızardı? O artık bir meşe palamudu değil, benim neşe palamudum. Hadi gazan mübarek olsun Muhtar!