Pamuk Prenses’in cücelerle yaşadığı eve varan tebdili kıyafet Kraliçe kapıyı çalar. Kapıyı açan Pamuk’a binbir türlü masal anlatan Kraliçe, seni çok sevdim al sana elma afiyet olsun der ve cüceler gelmeden uzaklaşır.
Temiz kalpli Prenses, elmayı yer ve oracıkta derin BİR uykuya dalar. Akşam olduğunda eve dönen cüceler ne yaparlarsa yapsınlar Pamuk’u uyandıramaz ve çare bulmak için tekrar toplantıya otururlar:
Çekingen – Bence kendi uyanır, ellemeyelim bekleyelim!
Meraklı – Uyandırıp soralım!
Doktor – Tıpta çare tükenmez, ama bir hikaye duymuştum. Böyle bir vakada Beyaz Atlı Prens gelip Prenses’i öpünce kızın gözü açılıyormuş!
Uykucu – Öyle güzel uyuyor ki..
Mutlu – Hihihihihihihi..
Salak – Karı karıdır!
Pusucu – Olm, bak ağzını burnunu kırarım senin! Doktor, senin dediğin elemanı yarın bir araştıralım!
…
Sabah olduğunda cüceler, gelen geçen kolay görsün diye Pamuk’u alır ve bahçede bir yatağa yatırırlar. Kaderin bir cilvesi olarak, cüceler de her genç kız gibi Beyaz Atlı Prens’i beklemektedirler artık. Uzun beklemenin sonunda beklenen gelmez ve yorulan cüceler Pamuk’un yanında kendilerine yatak kurup uykuya yatarlar. Bahçede şimdi 2 yatak, birinde derin uykudaki Pamuk Prenses diğerinde 7 cüce vardır.
Onları izlemekte olan bir çift gözün varlığından habersiz uykuya dalan cüceler gecenin bir yarısında sarsılarak uyanırlar! Aralarına en son katılan Pusucu yatakta yoktur ve yerde iki büklüm yatan birini odunla dövmektedir. Dayaktan bayılan adamın yanına koşan cüceler arkadaşlarını tutarlar. Kendisinden açıklama bekleyen cüce arkadaşlarına Pusucu şöyle der:
– Arkadaşlar! Yoldaşlarım! Bu herif Beyaz Atlı Prens falan değildir! Bu, ormanda bir süredir takip ettiğim sapığın tekidir! Geçen gün eski dostum Avcı’yı ormanda buldum. Kötü emellere alet edilmiş üstelik her şeyi evet her şeyi çalınmıştı! Avcı’yla çok eski hukukumuz vardır. O’nu baygın bulunca ayıltmak için hemen 2 tokat patlattım uyandı. Belli ki Pamuk’la aynı sihirin etkisinde kalmış. Biraz sert tokatlayınca uyanıyorlar. Siz uyurken ben bu adiyi bekliyordum. Pamuk’un şifası bu rezilin kokmuş öpücüğünde değildir!
Mutlu – E madem çareyi biliyordun neden patlatmadın bir tokat da Pamuk’a?
Pusucu – Kıyamadım..
Meraklı – Ne demek kıyamadım? Neden? Neden?
Pusucu – Çek ellerini üzerimden Meraklı..
Doktor – Tamam arkadaşlar! Sen de bırak kızı tokatlamayı Salak! Attığın tokatlar işe yaramıyor! Hadi Pusucu uyandır şu kızı. Belli ki senin tokadında bir keramet var.
Pusucu uzun süre düşünür ve sonunda gözyaşları içinde Pamuk Prenses’e bir tokat patlatır. Uykudan uyanan Pamuk şaşkın gözlerle etrafına bakar ve onlardan olan biteni anlatmalarını ister. En son Pusucu’ya dönerek ısrarla “Bana neden kıyamadın söyle! Lütfen söyle yoksa avazım çıktığı kadar …”
Pusucu – Tamam tamam! Manyaklaşma! Anlatacağım. Sen benim kızımsın. Benim adım Uzun Sam. Anneni çok sevdim ancak baba dediğin herif bir gece bizi annenle bastı. Avcı’ya beni öldürmesini emredip ormana yolladı. Ancak ben bir cüceyim ve herşeyden haberim olur. Avcı’nın beni öldüremeyeceğini biliyordum. Onunla bir anlaşma yaptık ve ben buraya geldim. O da köydeki kasaptan muhtemelen muhtarın tükürükleri arasında bir kalp satın alıp Kral’a götürmüştür.
Ben buraya yerleştikten bir süre sonra sen doğdun. Annen beni çok sevdiği için, bana nasıl Pamuk Ayıcık diye hitap ediyorduysa sana da Pamuk ismini vererek aşkımızı onurlandırdı. Annen öldüğünde çok üzülmüştüm ama Kral’ın korkusuyla ortaya çıkamadım yavrum beni affet!
Bu arada Salak.. Senin ağzını burnunu kırarım dediğimde sözlerimde neden ve ne kadar ciddi olduğumu anlamışsındır.
-SON-
Not: Kızını dövmeyen dizini döver sözü bu hikayeden çıkmıştır. Pusucu kızına tokat atıp uyandırmasaydı ömrünün sonuna dek pişmanlıkla dizini dövecekti.
okurken gerçeklikte savruldum,pusucu için budur dedim.tuhaflık ben de güldüğüm bölümler ardında gözyaşı gizlemiş,nereden bilirdim.emeğin daim olsun.