– Hoş buldum hanım! Hanıııım, hoş buldum sen nasılsın? Gene kesin bir arıza var..
– İyi..
– Çok acıktım, ne yemek var?
– ..
– Yok mu yemek?
– Var da..
– Yahu Allah’ını seversen, ne oldu demeyeceğim, bir lokma yemek ver de yiyeyim, yoksa söyle yatayım. Çok yoruldum. Heykeli bitirdim teslim ettim çok şükür.
– Hmm.. Duydum. Etmişsin, maşallah eline sağlık..
– Dur! Heykelle ilgili bozuksun sen? Ne oldu? Heykele senden fazla mı ilgi gösterdim?
– Bilemiyorum artık. Göstermişsindir belki. İkinizin arasında bir şey, kim ne desin..
– Yahu 3 metre adam heykelinin üstesinden geldim, senin üstenden gelemedim bunca yıldır.
– 3 metre ha! Maşallah. O kadar değil diye duydum, ama sen bilirsin..
– Yuh! Çıplak adam heykeli diye mi bütün bunlar! Ulan çıplak Venüs heykeli yaparım, aldatıyor diye tutturursun, çıplak adam heykelinde ne oldu? Hötöröf mü olduk?
– Bilemiyorum, dedim ya, aranızdaki mesele..
– Yahu kadın delirtme adamı. Ben sanatçıyım. İlham gelir yaparım, sipariş gelir ekmek parası kazanırım. Venüs’le aşk yaşattın bari Apollon’la yatağa sokma adamı! Sanatçı her eserini yaşamak zorunda değildir. Eser, sanatçının tüm hayatı algısından ortaya çıkar! Hayat sadece senin yaşadığın değildir. Sonsuz hayatlar söz konusu! Sanatçı onları gözlemler, düşünür, hayalinde canlandırır..
– Hayalinde canlandırdın demek..
– Evet. Apollon ile ben. Çılgınlar gibiydik, anlatsam inanamazsın!
– İğrençsin..
– Bu jules var ya. Serseri herif. Duydun mu Ay’a taşınmış. Evi barkı bırakıp kaçmış. Bir de roman yazmış “Ay’a Seyahat”. Taşınma masrafı çıkmıştır. İyi fikir aslında, dırdır yok, kafa rahat. İster Apollon’la kırıştır, ister Venüs’le.
– Saçmalama, O iyi bir yazar!
– He. Aya gitmiş onları anlatıyor değil mi? … Ben yokken arayan oldu mu?
– Masada bir not var. Bir çocuk getirdi.
– Hmm.. Yeni heykel siparişi.. neymiş bakalım.. hmm.. hmm. hmmmmmm.. Hanım boşanıyoruz!
– Ne oldu şimdi?
– Bunca zaman dayandım ama bundan sonra olacaklara katlanamam. Bereket tanrısı heykeli sipariş etmişler.