Genç bir kadın, 2 küçük çocuk. Tenha bir yol, köşebaşı. Hanımla minibüs beklemek üzere aynı noktada durudunca rahatsız olup, köşeden uzaklaşıp az kenara gitti. Aynı noktada trafik ışıkları var. O sırada bi araba durdu. Şöför tek başına. Camı açıp bana seslendi;
– S.a. Bozüyük’e gitmek için sağa mı döneyim sola mı?
– Valla biz de yabancıyız. Bilmiyorum.
Kadın arkadan bağırmaya başladı:
– Seliiin! Selin buraya gel!
Adam;
– Şimdi yanlış yola sapsam bir daha geri gel git, kaybolurum.
– Yabancıyız valla bilmiyorum.
Kadın;
– SELİİİN’ BURAYA GEL SELİİİN!
Adam, bakışlarını beni aşırıp, arkamdaki kadına doğru;
– Bozüyük hangi yol yanlış yola saparsak 2 saat dolarıırız.
Şöförün arkada duran kadına doğru konuştuğunu görünce vücudumu araya koydum. Kadını görüntüden çıkartıp şöföre;
– Yok, yok size seslenmiyor.
– Yok, bana diyor.
– Demiyor.
– Diyor.
– SELİN!
– Bana diyor!
– SİZE DEMİYOR! ÇOCUKLARA DİYOR! SELİN’E DİYOR!
O sırada arkada SELİİN diye bağırdığını düşündüğüm kadın 2 çocuğu kaparak önce arabanın arka kapsını açıp çocukları bindirdi, sonra şöförün yanına geçti oturdu.
Yeşil yandı, gaza basıp sola doğru gittiler. Meğer adama odaklandığım için kadının “Selim buraya gel” dediiğini Selin buraya gel diye anlamışım. Ya da benim adımın Deniz olduğu gibi adamın adı da Selin’dir. Kim bilir.