Gök gürültülü sağanak dolu bir yaz akşamı. Hani tarif et deseler sıkar biraz. Nasıl anlatayım çakan şimşekle geçici körlük yaşadığımı? Yer mi gök gürültüsünden havaya zıpladım demek? Bilemezdim kelimelerin bu kadar kifayetsiz olduğunu. İşte o doğanın, insancıklarla kafa bulduğu muhteşem anlarından birinde elektriğin kesilmesi sonucu ayağım takılıp yere düştüm.
Kendime geldiğimde biri elime bu notu bırakmıştı ama üstüne imzamı attım, ziyan olmasın diye. Tarif et deseniz, kim koydu, nasıl biriydi diye hiç oralı olmam. Yaşandı bitti, keyfini çıkarıyorum.
Şimdi biri O’nu tarif et dese bana
Önce dağlardan başlarım
Çok yüce bir kalbi var
Senin göremediklerini görür derim
Sonra dağdan inen dereyi söylerim
Belki küçüktür fark etmezsiniz ama
Önünüze çıkıp hayatınızı kurtarır derim
Derenin kıyıya ulaştığını anlatırım
Orada usulca denize karışır derim
Sonrası ne olur bilemem
Deniz engin bu ufuklar sonsuz
Ama harman olur dolaşır içinde
Kimse bilmese bile ben bilirim