
Bahçede 23 tane meyve ağacı var. Hepsi ailem. Bina yakında yıkılacak. Birilerinin para kazanması bizim de yenilenmiş bir eve ihtiyacımız var. Metrekareler konuşuluyor. Yeşil alan da olacak, o mecburi. 40 yıldır bu bahçede yaşayanlar için hiç bir yer olmayacak. O da garanti.
Kimseyi dinlemedim. Bu iş sandığın gibi kolay değil dediler. Ağaçları taşıyan makineler vardı biliyordum. Makine bulamayacağımı da biliyordum. Şu kamyonun arkasında ağaçları söküp taşıyan mekanizması olan makinelerden söz ediyorum. Bir de şu var tabi, bunlar kesilse bile gider yeni fidanlar alırsın. Bakımlı, diktin mi meyve veren fidanlar satılıyor. Çok pratik. Bir dahaki sefere düşünürüm bu konuyu. Ben ağaçları kurtarmak istiyorum.
Unutulan bir şey var bu ağaçlar hakkında. Onların bir kısmını ben saksıda fidan yaptım, bahçeye indirdim. Bir kısmını bir başka komşum dikti. 40 yıllık bahçede kiminden 40 yıldır incir, kiminden 5 yıldır vişne, kiminden 10 yıldır ceviz, nar, malta eriği, yeşil erik koparıp yedik hep birlikte. Bunun bir anlamı olmalı.
Sonunda bunun anlamını bir komşumun iç çekerek evine doğru baktığında söylediği sözlerde buldum.
“Ben burada büyüdüm. Annem, babam bu evde vefat ettiler. Bütün yaşamım bu evde geçti.”
İşte O’nun tüm bu yaşantısına bu ağaçlar, bu bahçe şahit olmuştu. Andığı insanlar onların meyvesini koparıp, asmanın serin gölgesinde yemişlerdi çoğu kez. Hiç kimsenin 3 çocuklu, 5 kişilik kirpi ailesi aklına gelmiyor ama onlar bile yaşamlarının tüm hatıralarını bu bahçeye gömmüşlerdi.
Hıdırellez’de ailecek inip, güllerin dibine gömdüğümüz, üzerine dilek yazdığımız mektupları hatırladım. Bu bahçedeki ağaçlar benim ailem. Burada hatırası olan herkesin ailesi. Ne yazık ki bir tek ben bunun farkındayım. Öyleyse, önümdeki zorluk ne olursa olsun, bu sorumluluk da benim. Eğer ben de diğerleri gibi, kaçınılmazı bir şey yapmadan beklersem sadece atıp tutan biri olacağım. Hiç bir şey yapmazsam kendime olan inancım sarsılacak.
Yine kendim fidan yapmıştım bu limonu. 1 adet çekirdekti bir zamanlar. Sanırım 5-6 yıl önceydi. Saksıya sığmayınca bahçeye getirmiştim. Kendimi denemek için onu yerinden söktüm. Bir dostun bahçesinde yeri hazırdı. Kazıp çıkarmam 3 saatten fazla sürdü. Kökü zedelememek gerek. Ya da ben beceriksizim. Yapacak bir şey yok, beceriksiz de olsam sorumluluk benim. Şimdi, limon ağacı bahçede, çıkarıldığı çukurun içinde yatıyor. Kısmetse yarın, bilemedin bir kaç gün içinde yeni yuvasında olacak. Bu kez ona bir daha asla terk etmesi gerekmeyecek bir yer buldum. İmkanım olursa gider meyvesinden de yerim.
Ancak diğerlerine gücüm ne kadar yetecek bilmiyorum. Çaresiz kalırsam onları öper veda ederim. Ama veda etmeden önce onlardan birer fidan yapacağım. Her biri nerede büyür bilemiyorum. Zaten onların bir kısmını diken eski komşuların her biri şu an nerededir kimse bilmiyor. Onları çok zaman önce toprağa verdik. Toprağa gömüldükleri yer belli. Belki onlar da topraklarından söküldü götürüldü kimsenin haberi yok. Ama diktikleri ağaçların taze fidanlarını götürürüp kendi ellerimle toprağa vereceğim.
Onların cansız toprağa girmelerine inat, diktikleri hatıraların toprağa gömülüp yaşamalarını seyredeceğim. Umarım benden sonrakiler de..